Beşiktaş stadının altında 5 ton altın mı çıktı? Kamyon dolusu altınları kim aldı? Şerafettin Tilki büyük dedikoduyu ortaya çıkardı

Posted by

Altın..

Simgesi bile AU

Abooo der gibi.

Dudak uçuklatıyor sanki..

Öylesine değerli bir element ki.. Hangi halde bulunur ise bulunsun, fark etmiyor.

Yok canım. Gram ne kadar, çeyrek mi alayım, yarım mı.. Yoksa tam Ata mı gibi konulara girmeyeceğim.

Onlar ekonomistlerin işi..

Altının futbol ayağını aralayalım.

Ülkemize onca stat yapıldı. Bunca masraflar edildi. Şu an stat konusunda Almanya’nın ardından, en iyisi durumdayız.

Bu net.

İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Samsun, Giresun, Trabzon, Rize, Urfa, Antalya, Ankara, Konya, İzmir, Bursa, Eskişehir, Antep, Mersin bir çırpıda aklımıza gelenler..

Hepsi yepyeni. Gıcır, gıcır..

Beşiktaş’ın stadı ise anlatacağım konuda eşi benzeri yok.

Yer yüzünde tek.

Konuyu bilen çok az.

Bana anlatılanlar eğer ‘hikaye’ değil ise ki, büyük ihtimalle değil. Bambaşka gündem olacak..

Dolmabahçe. Adı üstünde dolgu alanı. Rivayete göre; Fatih Sultan Mehmet’in gemileri karaya çıkardığı mini körfez.

Zaman içinde bataklık sinek yuvası haline gelince doldurulup ıslah edilmiş.

Stadın tam altına denk gelen bir tünel mevcut.

Bilmeyen yoktur.

Stat inşaatı esnasında kanala inilip ilerleniyor.

Havasızlık, tuhaf sesler, yankılanıp sızan su korku endişe yaratıyor.

Tünelin sonuna gidilemeyen geri dönülüyor.

Merak ya. Tünelin içinde ‘hazine’ aranıyor.

Almanya’dan özel aletler getiriliyor.

Uzatmayalım..

Yer altından beklenen haber geliyor.

Kamyonla altın varrrr.

Bir şüphedir gidiyor. Renk benzerliği olmasın.

Ne yapsak etsek diye düşünülüyor.

Karar çıkıyor.

Bu işlemden anlayan, güvenilir uzman bulunuyor. Alınan örnekler makinaya sokuluyor.

Heyecanlı bekleyiş başlıyor. Saatler duruyor sanki..

Sonuç: Saf altın..

Hem de söylendiği gibi kamyonla.

Ne olacak şimdi.

Herkes payına düşeni alıyor.

Fazlası ile.

Kimi 11 kilo. Kimi 25-30..

Altın bu altın.

Öyle boru değil yani(!)

Ya gerisi ne olacak.

En tepedekiler ile temasa geçiliyor.

Geri kalan kısım özel bir yata aktarılıyor.

Yatın bir Rus milyardere ait olduğu biliniyor.

Yatın adı bile var. Eclipse

Abramoviç’a ait olduğu biliniyor.

Yata aktarılan altının akıbeti belirsiz. Ancak paylaşılan kısım belli!

Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Daha önce bu hikayeyi duymuştum. Ama fazla gerçekçi gelmemişti. Birkaç kişiden dinleyince eksik kalan parçaların tamamlanmak üzere olduğunu gördüm.

Dan Brown duymasın, 18 cilt roman yazar.

Benzer bir hikaye, Haliç’teki Koç müzesi için de dillerde idi.

Müze ile stadın ortak özelliği şu; bir gece ansızın kamyonlar ile altınları alıp götürdüler.

Her ikisi belki şehir efsanesi. Belki de, güzel kurgulanmış gizemli hazine masalı.

Ya gerçek ise..

Bunca farklı insan, bölük parça da olsa, neden ve nasıl böyle duyum paylaşsın.

Elbette net kanıya varmak güç. Hatta imkansız gibi dursa da, ateş olmayan yerden duman da çıkmaz.

Aklımda deli sorular. Müze ve stadın altından çıktı denilen kamyon, kamyon altınlar.

Dağlar tepeler siyanür zahiri ile altın ile kavuşma adına kazılıyor. Doğa yok ediliyor.

Hemen dizimizin dibinde kamyonla altın bulunduğu söyleniyor.

Kim bilir, denize attığımız bu taşı, birileri bulup çıkarır.

Ancak öyle olursa gerçeği yakalarız.

Sahi ya; doğru olamaz mı?

Kafam allak bullak oldu.

Kaç kamyon. Külçe mi. Ne halde. Nasıl yüklendi. İndirildi, bindirildi. Devamı yok mu..

Kalsın, kalsın.

Bu hasret beni yaksın. Sizleri ısıtsın.

Bunaldım. Daraldım resmen.

En iyisi vur patlasın, çal oynasın:

Altınların vardı bitti mi

Dolarlar Eurolar gitti mi

Avan mı söndü başın mı döndü

Yoksa cicim ayları geçti mi

Avan mı söndü başın mı döndü

Yoksa cicim ayları geçti mi

Nerde yedin paraları söyle, söyle

Nerde yedin Dolarları söyle, söyle

Nerde yedin Euroları söyle

Boğazında kalsın, boğazında kalsın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir